Bizden geriye, bize kalanlar

Kaç kahkahamız vardır, tohumunu bizim ekip, kendi yağmurumuzla beslediğimiz? Kaç hüznümüz vardır, tanımamazlıktan gelip yanından geçip gittiğimiz? Kaç maskemiz vardır, kalabalıkta yakamıza yapışan yalnızlığı gizlediğimiz? Kaç özlemimiz vardır, gözlerimizde kurulu bir sahnede, hem oynayıp hem izlediğimiz? Kaç kalbimiz vardır, sarılınca sağ yanımızda da atışını dinlediğimiz? Kaç hayalimiz vardır, ulaşmaya ne zaman, ne derman ne de cesaret yetirebildiğimiz? Kaç korkumuz vardır, başını okşamadan sindirdiğimiz? Kaç kaygımız vardır, uyurken dahi sırtımızda gezdirdiğimiz? Kaç sözümüz vardır, yürekten dile, dilden yüreğe iletemediğimiz? Kaç anımız vardır, hayatımıza uğrayıp bir parça koparan silüetleri silebildiğimiz? Kaç çaresizliğimiz vardır, kanatlarına dualar iliştirdiğimiz? Ve, kaç yolumuz vardır... Bizden çıkıp yine bize gidebildiğimiz? Tütün kokan sorular, demli cevaplar yada uzun telveli sessizlikler... Zaman, süpürüyor bizleri kayboluyorken tüm kayboluşların karıştığı dünya denen bu k...