Akşam sefası (ikindi prensesi)

Her günün bitimine doğru gölgenin rengini bölerek penceremin önünde açan, sarı akşam sefası çiçeğini izliyorum. Ben ona ikindi prensesi de diyorum. En çok da, uykuya çekildiği için renklerin ferini söndüren güneşe rağmen canlı rengi ve rüzgarla olan dansı büyülüyor beni. Tüm gününü hayat meşguliyetiyle geçiren insanın gün sonunda akşam sakinliğinde yüklerini bir kenara koyup nefes alabildiği, yüreğini açıp bakabildigi, tek kelime ses duyulmadan kendiyle konuşabildiği, haline benzetirim bu çiçeği. Sokak lambasının ışığı dokunsada yapraklarına, o kendi renginin aydınlığında kimsenin olmadığı saatlerde açar ve kendiyle başbaşa kalır bu koca dünyada. Biz evlerimize gün bitti diye çekilirken, o gür yapraklarının arasından belirir, kaldırır başını çünkü karanlıktır aslında onun güneşi, sakinliktir suyu, dışardan gelen sesler rüzgar uğultusu gibi duyulurken evimizden, aslında duyulan fısıltısıdır akşam sefasının, muhabbetidir estikçe camlarımıza vuran. Zaman ilerliyor, siliniyor geceni...