Adsız...
Bugün tuhaf bir durgunluk vardı peşimde, ara ara soluğumu seyrelten etkisi boşluğa düşen cümlelerimle kendini daha da gösteriyordu. Çok da aldırmadım ilkin, biraz rutin işlerime birazda sohbete muhabbete dalar gibi oldum. Adını tam koyamadığım ama varlığını hissettiren sade içsel bir sakinliğe dönüştü. Çayımı alıp bir kenara oturdum, bir yudum aldım demden önce dumanından. Vakit ilerledikçe akşam penceresinden sızarken odanın, eşyaların silüetleri bir bir siliniyordu. Sessizlik yorgan misali uzanmışken şehre, içimde yeşeren dizeleri kağıda dökmekten kendimi alamıyordum... Bilmem ki saatin kaçı şimdi Elimde kağıdım kalemim Kararlıyım sessiz sözsüz Ayırmaya gündüzü geceden Yanmam ki düşer sayfama çayın demi Kağıtta leke, pencerede dumanım Saatler tehditkâr ve sabırsız Sızar gibi efkarım yüceden Duymam ki nerede uykunun sesi Yazarım iz bile olsa kelamım Düşüverse başım öne apansız Aciz kalsa da mürekkebim heceden Görmem ki ışısın bir yıldızın feri Beyaza kör, siyaha ayanım Dilim lal, yüre...