Hiç söz, çok cevap

Evreni ve daha nicesini çepeçevre kaplayan kader ağının boşluklarından nasibimize dökülenler ve kendi ellerimizle hayatımıza serpiştirdiklerimiz yada döküleni kendi elimizden bildiklerimiz... Çoğumuz için güneşin doğumuyla başlayan yaşam belirtisi, dünyanın her noktasındaki canlıya bambaşka vakitlerde uğruyor. Gün, deseni çoktan belli olan ama bizim bilmediğimiz ve örmemizi bekleyen kader ağının ipleri gibi önümüze seriliyor. Biz ağı ördükçe boşluklarından yerine yenileri dökülüyor. Sonunda geceyi üzerimize çekip yorgun bedenlerimizi dinlendirirken, yeni ipler yeni bir gün için çoktan serpişmiş oluyor. Yine kaderin beni, benimde kaderi ördüğüm bir günün sabahında karşıma dizilen yaşam rutinlerimin içinde kaybolmak üzereyken, ruhumun da bedenim gibi bir yaşamı olduğunu ve onun çok daha farklı bir şekilde beslendiğini hatırladım. Ona borcumun bir kısmını ödemek için tüm işlerimi bırakıp kendimi bu güzel havada dışarı attım. Payıma düşen havadan derin derin içime çekerken, gördüm sen...