Bir simit iki mutluluk...


Tüm gücümle zamanı kovaladığım günlerden bir gün iş çıkışı kendimi ansızın (eve giden yolun dışında) Eminönü otobüsünde buluverdim. Bana neyin böyle yaptırdığını bilemiyorum.

Zihnim otobüsün kalabalığı ve rehavetinden sıyrılmış, cam kenarından dışarıyı izliyordum. Duraklar arasında ağır ağır ilerleyen otobüsten gelen seslerle yolcuların konuşmaları birbirine karışıyordu. Yolculuk böyle devam ederken açık camdan burnuma gelen denizin kokusu Karaköy’e yaklaştığımın en güzel kanıtıydı.

Köprübaşındaki durakta inip sırayla dizilmiş balıkçıların arasından yürürken o kovaladığım zamanın bir süre durmasını çok isterdim. Güneş batıyordu karşımda gözlerime dolan eşsiz bir manzara ve tüm karizmasıyla sağımda Galata kulesi…  

Meydana doğru ilerleyip kendime bir simit bir de çay aldım. Tam çayımdan bir yudum alacakken yanımdaki merdivenin başında öylece oturan bir çocuk gördüm üstü pek parlak değildi gözleri mahzun bakıyordu. Yanına gidip oturdum. “Simit ister misin?” diye sordum istemedi, kendi simidimi ikiye böldüm ısrar edince kabul etti birlikte yedik biraz da sohbet ettik daha sonra vedalaşıp yanından ayrıldım tekrar köprüden yürüyerek otobüs durağına doğru ilerledim.

Giderken gözlerindeki mahçup gülümseme uzun zaman gözlerimin önünde sonrada aklımın bir kenarında kaldı. O çocukla simidimi paylaşıp sohbet etmenin keyfi anlatılmaz yaşanır dediklerindendi…

Bazen mutluluk, insana hiç tahmin etmediği yerden ve tanımadığı bir insandan da gelebilirmiş onu anladım. Sağlık ve mutlulukla kalmanız dileğiyle

Yorumlar

  1. Roman tadinda ama kisa, hissettirdigi duygu yoğunlu muazzam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim duygulara dokunabildiysem ne mutlu bana :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaralar iyileşmez, susmayı öğrenir...

Duygusal gezgin

Sakin bir İstanbul sabahı