Günaydın gece

 


Gelecekten bir parça daha satın alabilmek için sıraya girmiş gibi rakamlar saat kadranı üzerinde, sıra ilerledikçe sükut asılıyor var gücüyle sokaktaki sesleri yok etmek için ve her gün bedeninde saklayıp büyüttüğü gecenin yaklaşan doğumuyla, bekleyiş perdesini aralıyor esmer benizli akşam. İşte şimdi gece ılık ılık sızıyor şehrin sokak aralarına... Artık gün gece için doğuyor ve her bir yürek kendine dahi fısıldamaya çekindiği hüzünlerinden armağan ediyor birer buket. 

Bazılarımız pencere önünden izliyor bu eşsiz doğumu. İzledikçe hayran kalıyor dünyanın döngüsüne, canlı ve cansız tüm yaratılmışların her gün üzerine örtülen kadifemsi karanlıkla  uykuya dalışına. Ve gönül savaşçıları... İşte onlar zırhlarını bir kenara bırakıp tüm savunmasızlığıyla beliriyor vaktin muhtelif anlarında. Ferini teslim etmiş gözlerinde demleniyor hüzün ağır ağır ve öylece bir şarkı mırıltısı dökülüyor dudaklarından boşluğa.

Kimimiz için öldürüyor gece tebessümü, gölge düşmüş suretimizin ardında sinsice. Gün boyu yüzümüzde asılı halde gülümseyen yorgun maskelerden kurtulup, bizi zaman zaman dört duvar arasına sığdırmayan içimizde saklı yürek ağrılarımızı doldurup ceplerimize, atıyoruz kendimizi dışarı. 

Özgürlüğüne kavuşan hüzünlerin zihnimizdeki dalgası bastırıyor adımlarımızdan yükselen kaldırım tıkırtısını. Yürüdükçe soluğumuzun hışmına uğrayan şehrin kirli havası öbek öbek dağılıyor her bir yana. Ne kadar yürüsek de sonu yine kendimizden başka bir yere çıkmayan bu yola biraz ara verip, dokusu buza kesmiş ahşabın ürpertisine aldırmadan ilişiyoruz yol kenarındaki bir banka. Etraftaki sessizliğin zihnimizde yükselen sesi nasıl da duyulur bir hale getirdiğini düşünürken, gece yavaştan el çekiyor vakitten, tan ağarıyor başımızı kaldırıp derin bir nefes alıyoruz. 

Herbirimiz için konusu farklı farklı olsa da sonunda ağrılı bir hüzün dalgası adı altında birleştiği, gecenin doğumuyla ortaya çıkıp içimizdeki ücralara yerleştiği o zamanlarda... Kendimizi ne kadar güçsüz ve savunmasız gibi hissetsek de aslında yaşanmışlıklarımız bizlere, gittikçe mecalsizleşen değil aksine ne kadar dayanıklı bir ruhumuzun olduğunu, her şeye rağmen sabahın ilk ışıklarıyla ayağa kalkıp hayatımıza kaldığı yerden nasıl devam edebildiğimizi bir kez daha hatırlatıyor. Ve ben bunun için geceye bir kez daha teşekkür ediyorum.

 Esen kalın...


Yorumlar

  1. Geceye teşekkürler... Ellerine, yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. ❤ kalbimi bırakıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Kelimeler farkli bir hale bürünüyor sanki okurken cok guzel benzetmeler gercekten yureginize saglik
    “İçini acıtan şeyin ne olduğunu biliyor musun?” dedi, “biliyorsan, sev onu!”
    “Başını her yastığa koyduğunda gözüne uyku giriyorsa” dedi meczup, “bil ki dert gönlünden çoktan çıkıp gitmiştir!”

    YanıtlaSil
  4. Yine çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize saglık

    YanıtlaSil
  6. “Ve gönül savaşçıları... İşte onlar zırhlarını bir kenara bırakıp tüm savunmasızlığıyla beliriyor vaktin muhtelif anlarında. “ 🥀

    YanıtlaSil
  7. 💌....👏👏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaralar iyileşmez, susmayı öğrenir...

Duygusal gezgin

Sakin bir İstanbul sabahı