Yaralar iyileşmez, susmayı öğrenir...





Yara diye tanımlarız yüreğimizde iz bırakan olumsuz yaşanmışlıklarımızı... Kimi zaman dağları taşları yerleri gökleri inleten bir feryatta, kimi zaman da kimsenin göremediği duyamadığı bir derinlikte ve yakıcı bir sızıntı şeklinde belirir. Önce alev alır hararetle savrulur bulduğunu kavurmak istercesine, sonra yavaş yavaş kor olur rüzgar okşadıkça başını, ardından köz olur zamanın ağırlığı çöker omuzlarına, sonra kül olur, iz olur ve en sonunda da his olur...


An gelir göze yerleşir siler ferini

An gelir söze yerleşir kısar sesini

An gelir tene yerleşir çeker elini

An gelir bedene yerleşir keser nefesini


Devam ettikçe yaşam mücadelesi evrilip hayatın tozuna dumanına karışır gibi gelir ilk zamanlar bize ama ayrıştırıverir onu içimizde canlandığında anılar, işte o zaman düşünürüz ki o yara hep orda, biliriz ki bekler zihnimizde gezinen bir hatıranın ayağı takılsın da kanasın diye ve kanayıp kabuklandıkça varlığını kabullenişimiz başlar. Anlarız ki bunun azı çoğu başı sonu yok, yaşam devam ettiği müddetçe eklenerek dizilecek ve sonunda bir yapbozun parçaları gibi hayatla bütünleşecek. Birgün bir bakmışız hepsi kendi dünyamızın duvarlarını oluştururken birer tuğla olmuş eklenmiş, sapasağlam yerleşmiş ve hatta suret değiştirip yeni gelecek olan bir yaraya karşı kalkan olup bizi korumuş.


Ne küçüğü, ne büyüğü vardır

Her yara kendi nezdinde ağırdır

Ölçüsü taşıyanın bileceği kadardır

Ancak zaman karşısında hepsi naçardır


Herşeye rağmen, yaşarken kuruyup solsa da bir yanımız, sonunda yine filiz verir yüzümüzde çiçek açan tebessümler, bir bedende iki mevsim birden yaşanır insan denen yaratılmışın en güzelinde. Dizleri üzerine çökse de ruhu yine çeker kaldırır ayağa, bırakmaz ardında yarasını onu da alıp yanına, öyle koyulur yoluna. Bilirki acıtsa da olgunlaştırır, pişirir, büyütür, hazırlar onu hayata. Artık daha anlamlıdır gölge düşse de gülüşü, daha bilinçli ve sağlamdır hedefine yürüyüşü... Yollar bazen dar, engebeli, dikenli bazen de dümdüz, geniş, ferah güzelliklerle bezeli. Bizler, gönül tarlasına türlü yaralar ekilmiş, umutla güneşlenip, gözyaşıyla sulanmış, duanın gücünde can bulup, sabırla demlenmiş ve sonunda envai çeşit renge bulanmış birer yolcuyuz.  Hepimize bu yolculukta sağlık sıhhat dirayet ve esenlikler diliyorum...


Yorumlar

  1. ⚘⚘⚘⚘⚘⚘⚘

    YanıtlaSil
  2. Yine dökmüş kalemin içimizdeki tüm acıları umarım güzel günler tekrardan gelir teşekkürler yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstemeden yaranızı kanattıysam affedin. sadece hepimizin hayatında var olan bu yaraların bizi dahada güçlendirdiğine inanıyorum hepsi geçecek inşallah

      Sil
  3. Şiirle harmanlanmis cok guzel bir yazi daha...cok akici okunasi bi o kadar da anlamli bir yazi kaleminize yureginize saglik...rabbim acilarimizi gunahlarimiza keffaret kilsin

    YanıtlaSil
  4. evet öyle... kelamım yettiğince ifade etmeye çalıştım. teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. Öyledir... İyi bilirim. Kanadıkça kabuk bağlar sonrada izi kalır

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Duygusal gezgin

Sakin bir İstanbul sabahı