Söğüt ağacı altında tiyatral bir yolculuk


Oda loş... Sesler girintili... Sonbahar, arada başını içeri uzatmaya çalışan güneşe rağmen rüzgarı pencereden içeri doğru süpürüyor. Ben ise bu mevsimin asıl aroması olan toprak kokusunu alabilme umuduyla yaklaşıyorum cama. Koku çelimsizce sızıyor burnuma. Ağaçlar görüyorum yol kenarlarında, hayatlar gibi yeşille başlayıp sarıyla devam eden. Bir yandan insanlar geçiyor aklımdan, zihnimdeki durakta inip bir müddet meşgul ettikten sonra tekrar çıkıp gidiyorlar.

Kendi hayatlarının baş rolündekiler, başka hayatların yan rolündekiler, kullanım süresi dolanlar, kullanmaya odaklanmış olanlar... Nefesimin buharı çayımın dumanıyla karışıp cama doğru yayılırken, göz kapaklarım kaderin senaryosunda canlanan tiyatro oyunu için kapanıp tekrar açılıyor.

Küçük bir kasabadayım. Varlığı, yokluğundan daha fazla anlam ifade etmeyenlerden uzakta, yokluğu, içimde var oluşuna engel olamadıklarımla birlikte, dere kenarındaki bir söğüt ağacı altındayım. Manzara bahardan, sessizlik kıştan, hava yazdan, ben ise güzden geriye kalanım. Eğimli bir taşın üzerinde zihnimdeki çok kimseyi ama görünürde hiç kimseyi seyrediyorum.

Sahnede;

Pahalı zamanların emanet tezgahlarda ucuza satışı

Atmayı bırakmış kalplerin gölgede kalan fersiz bakışı

Anlatmaktan bitap düşmüş dillerin teslimiyet susuşu

Muhakemede kazanmış ama insana yenilmiş bir bedenin duruşu

Doğarken ve ölürken aynı isimleri taşıyan bizler, yaşarken çok ayrışıyormuşuz meğer...

Ilık ılık sallanırken söğüt ağacının salkım dalları, eskiden kalbimin ritmini değiştiren çoğu şeyin, şimdi aynı ritimlerin arasında yitip gidişine gülümsüyorum. Belki varlığına inandığım o büyük güçten gelen senaryoların, sadece bir parçası olduğumuzu daha çok farkedişdir bu. Hayatımıza ektiğimiz her tohumun binbir emekle suyunu güneşini versekte, büyüyüp çiçek açacağının bir garantisi olmadığı bilincine ulaşmatır. Bakarak değil görerek bulmaktır gizlendiği zannındaki çoğu şeyi, belki de büyümektir, yaş almaktır takipsiz takvimlerde kaybolurken...

Biraz sonbahar, biraz toprak kokusu ve kendisi çoktan bitsede ardında bıraktığı sıcaklığıyla varlığını hissettiren çayım eşliğindeki bu kısa iç yolculuğumu sizinle paylaşırken, hepimize kendi yolculuğumuzda sağlık, sıhhat ve huzur diliyorum.

Esen kalın.

 

Yorumlar

  1. Eline yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil

  2. İçine yolculuk yapamayan,
    Yolculuğu dışına yapıyor artik bu devirde...
    Cumleleriniz yine buyuleyici cok farkli bir tat birakiyor yuregimizde...
    Rabbim kitap cikarmayi nasip etsin size


    YanıtlaSil
  3. Herşeyin çok çabuk anlam değiştirdiği bu zamanda Varlığı, yokluğundan daha fazla anlam ifade etmeyenlerden uzakta, yokluğu, içimde var oluşuna engel olamadıklarımla birlikte ifadesi çok derin anlamlar ifade etti bana,sonunda ne yaşayacağımızı bilmeden kimlere payeler vermişiz,daha büyük platformlarda görmek isteriz yazılarınızi,uzun zamandır böyle derin edebiyat içeren cümleler okumamıştim.Yureginize ve kaleminize kuvvet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derin hisler derin ifadeler doğuruyor sanırım. Evet eminim herkes yaşamıştır öyle zamanlar. Çok çok teşekkür ederim. İnşallah

      Sil
  4. Her cümlesi ayrı derin, sanatlı ve duygu dolu. Her zamanki gibi muhteşem bir yazı daha

    YanıtlaSil
  5. Yüregine saglik

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Askıda eskiyenler

Anestezik yaşamlar

Yaralar iyileşmez, susmayı öğrenir...